Mutluluk Üzerine

Kime sorsanız mutlu olmak istiyorum diyor, mutluluğu ulaşılacak bir amaç olarak görüyor. Bir tarafta mutluluk için çırpınıp duran ancak bu çabadan yorulmuş mutsuz insanlar ordusu diğer tarafta ise pes etmiş ve mutsuzluğundan beslenen bezgin depresif kalabalıklar. Üstelik dışarıda kontrol edilemeyen pek çok mutsuz edici faktör kişinin üzerine kabus gibi çökebiliyor. Bütün bunlar birleşince battaniyesinin altından çıkmak istemeyen, hayattan keyif almayan, adeta robot gibi yaşayan, sıkkın, bezgin bir şekilde kişi sadece gününü dolduruyor.

Pek çok insanın ortak şikayeti; hiç bir şeyden zevk almıyorum, mutsuzum, keyifsizim. Artık eskiden yapmaktan keyif aldıkları şeyleri yapmanın içlerinden gelmediğini, hayatın boş olduğunu, günü, saatleri doldurmuş olmak için işe gidip geldiğini söyleyen, özellikle büyük şehirlerde yaşayan, beyaz yakalı işlerde çalışan çok büyük oranda kariyer odaklı büyük bir grup insanın isteği mutlu olmak. Ancak nasıl mutlu olunacağını ve üzelerindeki ağır mutsuzluk battaniyesini nasıl atacaklarını bilmiyorlar. Mutsuzlukdan şikayet etselerde içinde bulundukları konfor alanından çıkmaya cesaret edemiyorlar.

Uzm. Psk. Sibel Deniz Toledo’ya özellikle son günlerde pek çok insanın ortak şikayeti olan mutsuzluk; hayattan keyif alamama hissini ve bu histen korunmanın yollarını sorduk. Depresyon ile benzer özellikler gösterebilen mutsuzluk durumu kişinin yaşam kalitesini oldukça düşürebilmekte ve sonunda depresyona varabilmektedir. Bu bakımdan üzerinde ciddiyetle durulması önemlidir.

Uzman Psikoloğumuz genel tabloyu şöyle tanımlamaktadır. “Çağımız mutluluğu bir takım şeylerin elde edilmesi sonucu ulaşılan bir ödül gibi tanımlamaktadır. Pek çok ürün reklam teması olarak ürüne sahip olunursa mutlu olunacağını vaad etmektedir. Eğitim ve iş dünyası sürekli yeni hedefler koymakta ve mutluluğun daima bir sonraki hedefin arkasında olduğu mesajını vermektedir. Ulaşılanlar ancak çok kısa süreliğine doyum sağlamakta ardından yarışa kalınan yerden devam edilmektedir. Uzun vadede bu dışarıdan mutluluk arayışı kişiyi mutsuz etmektedir.”

Toledo sözlerine şöyle devam etti: “Mutsuz kişi, hayattan zevk almadığını, eskiden yapmaktan keyif aldığı şeyleri artık yapmak istemediğini, gün geçirdiğini, rutinin içinde kaybolduğunu ve genel anlamı ile iyi hissetmediğini tarif etmektedir. Mutsuzluk, kişiyi bir girdap gibi içine çekebilmekte ve içinden çıkmaya çabalamak yerine daha da besleyecek davranışlara yönlendirebilmektedir. Örneğin sosyal olmaya çalışmak yerine daha fazla içine kapanmak ve daha az iletişim kurmak, mutsuz edici haberler okumak, kendine özen göstermeyi bırakmak, neşeli parçalar dinlemek yerine ağır damar şarkılara yönelmek gibi.”

Peki neden kişiler mutlu olmaya çabalamak yerine mutsuzluklarına tutunuyorlar? “Şöyle ki gerçek anlamda mutlu olmak içsel bir farkındalık, olanı kabul ve özsevgi gerektiyor. Kim olduğunun, güçlü ve zayıf yanlarının, kendi eşsiz ve biricik varoluşunun farkında olan, kendini ve hayatın ona sunduklarını kabul eden ve kendini gerçekten seven kişi mutlu olmayı başarıyor. Kendini hayatın kurbanı olarak görüp kendine eziyet ve sürekli şikayet etmek yerine kendi seçimlerini yapıp eyleme geçebiliyor. Ancak genel toplumsal bakış açısı bu anlamda kendini sevmeyi, seçimlerine sahip çıkmayı, zayıf yanlarını kabul etmeyi ve farklı bir eyleme geçmeyi kötü ve kabul edilemez bir şey olarak gösterdiği için bu konuda kişiler oldukça zorlanıyor ve şikayet etseler de mutsuzluğa tutunmayı tercih ediyorlar “

Son olarak mutlu olmak için neler yapılabilir? Önerileriniz nelerdir?
“Birincisi yapmaktan keyif aldıkları şeyleri başlarda içlerinden gelmesede yapmaya çalışın. Kendinizi daha fazla mutsuz edecek, sürekli eleştiren ve şikayet eden insanlardan uzak tutun. Bunun yerine enerjilerini yükseltecek, iyi hissettirecek kişilerle vakit geçirin. Gelecek kaygısı içinde olmamış şeyler için üzülmeyin. Kendinize daha fazla özen gösterin. Yavaşlayın. Yemek yerken de, işinizi yaparken de, her ne yapıyorsanız yavaşlayın ve yaptığınızın farkına varın. Sizin dışınızdaki hayatı içinize çekin; bir kedinin başını okşayın, bir ağaca sarılın, güzel bir çiçeği koklayın yani yaşam ile bağ kurun. Bol bol şükür edin. Başkalarına gösterdiğiniz anlayış ve toleransı kendinize de gösterin. Hayatınıza mutlaka anlam katın.”

Uzman psikolog Sibel Deniz Toledo sözlerini şöyle bitirdi. “Mutluluk aslında kaf dağının ardında değil. Mutluluk kendi hayatınızın sorumluluğunu elinize alma cesaretindedir.”

Paylaş :
Yorum

Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir